Eşitsizlikler en çok kadın sağlığını vuruyor

Dünya Sağlık Örgütü’nün raporuna göre, her yıl 4.5 milyondan fazla kadın ve bebek, hamilelik, doğum veya doğumdan sonraki ilk haftalarda ölüyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün anne ve yeni doğan sağlığı ile ilgili raporu yayınlandı. ‘Anne ve yenidoğan sağlığının ve hayatta kalmanın iyileştirilmesi ve ölü doğumların azaltılması’ başlıklı rapor, kritik sağlık hizmetlerinin sağlanması konusunda kritik öneme sahip verileri esas alıyor. Genel olarak rapor 2015 yılından bu yana hayatta kalma oranlarının aynı kaldığını, ilerlemediğini gösteriyor. Rapora göre, her yıl yaklaşık 290 bin anne ölümü, 1.9 milyon ölü doğum (28 haftalık hamilelikten sonra ölen bebekler) ve yaşamın ilk ayında şaşırtıcı bir şekilde 2.3 milyon yenidoğan ölümü gerçekleşiyor. Güney Afrika’nın Cape Town kentinde düzenlenen büyük bir küresel konferansta açıklanan rapora göre; her yıl 4.5 milyondan fazla kadın ve bebek hamilelik, doğum veya doğumdan sonraki ilk haftalarda ölüyor. Bu rakam, her 7 saniyede bir ölüme denk geliyor ve kayıpların çoğu önlenebilir veya uygun bakım sağlandığı takdirde tedavi edilebilir nedenlerden kaynaklanıyor.

Sağlık sistemleri baskı altında

Koronavirüs salgını, artan yoksulluk ve kötüleşen insani krizler, zaten zorlanan sağlık sistemleri üzerindeki baskıları yoğunlaştırdı. Raporda her 10 ülkeden sadece biri mevcut planlarını uygulamak için yeterli fona sahip olduğunu bildiriyor. Pandeminin temel sağlık hizmetleri üzerindeki etkilerine ilişkin en son DSÖ anketine göre, ülkelerin yaklaşık yüzde 25’i hâlâ hayati önem taşıyan hamilelik ve doğum sonrası bakım ve hasta çocuklara yönelik hizmetlerde kesintilerin devam ettiğini bildiriyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Anne, Yenidoğan, Çocuk ve Ergen Sağlığı ve Yaşlanma Direktörü Dr. Anshu Banerjee, “Hamile kadınlar ve yenidoğanlar dünya çapında kabul edilemez derecede yüksek oranlarda ölmeye devam ediyor ve koronavirüs salgını onlara ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerinin sağlanmasında daha fazla aksaklık yarattı. Farklı sonuçlar görmek istiyorsak, işleri farklı şekilde yapmalıyız. Nerede yaşarlarsa yaşasınlar her kadın ve bebeğin en iyi sağlık ve hayatta kalma şansına sahip olabilmesi için birinci basamak sağlık hizmetlerine daha fazla ve daha akıllıca yatırım yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Ölümlerin önde gelen nedeni prematürelik 

Rapora göre; finansman kayıpları ve birinci basamak sağlık hizmetlerine yapılan yetersiz yatırımlar, hayatta kalma beklentilerini yıkıma uğratabilir. Örneğin, prematürelik şu anda küresel olarak tüm beş yaş altı ölümlerin önde gelen nedeni olsa da, ülkelerin üçte birinden azı küçük ve hasta bebekleri tedavi etmek için yeterli yenidoğan bakım ünitesine sahip olduğunu bildiriyor. Yenidoğan ve anne ölümlerinin en yoğun yaşandığı bölgeler olan Sahra Altı Afrika ile Orta ve Güney Asya’daki en kötü durumdaki ülkelerde, kadınların yüzde 60’ından azı DSÖ’nün önerdiği sekiz doğum öncesi kontrolden dördünü bile yaptıramıyor.

İnsan haklarının ciddi bir ihlali

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Teknik Bölüm Direktörü Dr. Julitta Onabanjo, “Herhangi bir kadının ya da genç kızın hamilelik ya da doğum sırasında ölmesi, insan haklarının ciddi bir ihlalidir” dedi. Onabanjo şöyle devam etti: “Bu durum, aynı zamanda, özellikle son yıllarda anne ölüm oranlarının durağanlaştığı ve hatta arttığı toplumlarda, evrensel sağlık kapsamı ve temel sağlık hizmetlerinin bir parçası olarak kaliteli cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerine erişimin yaygınlaştırılmasına duyulan acil ihtiyacı da yansıtıyor. Anne ve yeni doğan ölümlerini ele almak için insan hakları ve toplumsal cinsiyeti dönüştürücü bir yaklaşım benimsemeliyiz. Ve sosyo-ekonomik eşitsizlikler, ayrımcılık, yoksulluk ve adaletsizlik gibi kötü anne sağlığı sonuçlarına yol açan altta yatan faktörleri ortadan kaldırmamız hayati önem taşıyor.”

Sadece yüzde 60’lık kesim kararlarını veriyor

BM kuruluşları, hayatta kalma oranlarını artırmak için kadınların ve bebeklerin doğum öncesinde, sırasında ve sonrasında kaliteli, uygun fiyatlı sağlık hizmetlerine ve aile planlaması hizmetlerine erişmeleri gerektiğini söylüyor. Temel ilaç ve malzemelerin, güvenli su ve güvenilir elektriğin yanı sıra, başta ebeler olmak üzere daha vasıflı ve motive sağlık çalışanlarına ihtiyaç duyuluyor. Rapor, müdahalelerin özellikle en yoksul kadınları ve hayat kurtarıcı bakım hizmetlerinden mahrum kalma ihtimali en yüksek olan hassas durumdaki kişileri hedef alması gerektiğini vurguluyor. Anne ve yenidoğan sağlığının iyileştirilmesi ayrıca zararlı toplumsal cinsiyet normlarının, ön yargıların ve eşitsizliklerin ele alınmasını gerektiriyor. Son veriler, 15-49 yaş arası kadınların yalnızca yüzde 60’ının cinsel sağlık ve üreme sağlığı ve hakları konusunda kendi kararlarını verebildiğini gösteriyor. Mevcut eğilimlere göre, 60’tan fazla ülke 2030 yılına kadar BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarındaki anne, yenidoğan ve ölü doğum ölümlerinin azaltılması hedeflerine ulaşamayacak durumda bulunuyor.

Paylaş

İlgili Yazılar